İsrail'in Orta Doğu'daki konumunu ele alırken, komşu ülkelere yönelik saldırgan politikalarındaki göreceli üstünlüğünü ve aşırılığını açıklayan iki ana faktör göz ardı edilemez.

İlk olarak, ABD'nin İsrail'e verdiği sürekli destek, gücünün temel taşıdır. ABD, İsrail'e en son silah sistemlerini sağlıyor, cömert mali yardım sunuyor ve başta Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası kurumlarda siyasi ve diplomatik koruma sağlıyor. Bu destek, İsrail'i uluslararası baskılardan korur ve İsrail’e ceza korkusu olmadan stratejilerini sürdürme yeteneği verir.

Ancak en önemli faktör sadece dış destek değil, aynı zamanda bölgesel sistemin yapısının kendisidir. Bölge ülkeleri arasındaki bölünme durumu, karşılıklı güven eksikliği ve iç çatışmaların tırmanması, İsrail'e manevra ve yayılma için geniş bir alan tanıyan faktörlerdir.

Arap ve İslam konumunun parçalanması, İsrail'in politikalarını empoze etme konusunda daha cesur olmasını sağlamakta, hatta iç ve bölgesel düşmanlıkları kendi lehine kullanmasını sağlamaktadır.

Bu bakımdan, İsrail'in gücünü iki kaynaktan aldığı söylenebilir: bir yandan Amerikan desteği, diğer yandan bölgenin zayıflığı. Ancak ikinci faktör daha etkili ve kalıcıdır, çünkü bölgesel ülkelerin tutumlarında ve birleşik ve etkili bir pozisyon oluşturmaya yönelik yönelimlerinde herhangi bir değişiklik, İsrail'in kendi gündemini empoze etme yeteneğini azaltmaya yeterlidir.