Geçtiğimiz on yıllarda Irak, siyasi, sosyal ve ekonomik yapısını etkileyen ve bölgesel konumunu kökten değiştiren bir dizi büyük olay yaşadı. Bu süreç, Irak-İran Savaşı ile başladı, ardından Kuveyt'in işgali krizi ve bunu takip eden ABD liderliğindeki uluslararası askeri müdahale geldi. Sonunda, ülkeyi bitiren ve Irak'ı Arap ve uluslararası dünyadan izole eden boğucu bir ekonomik ambargo uygulandı.

2003 yılında, kitle imha silahlarına sahip olma bahanesiyle Amerikan işgali gerçekleşti ve Baas rejiminin yönetimi sona erdirildi. Irak, daha sonra istikrarsız geçici hükümetlerle karakterize edilen zorlu bir geçiş dönemine girdi. Bu dönemde, bölgesel ve komşu dış güçler tarafından beslenen derin mezhepçi gerilimler ortaya çıktı. Bu güçler, Irak'ı zayıflatmak ve toplumsal dokusunu parçalamak amacıyla tek vatanın evlatları arasında fitne ateşini körüklemeye çalıştılar.

Bölgesel ve uluslararası güçlerin Irak üzerindeki bu birleşmesi boşuna değildi; Irak büyük bir ülke, geniş bir medeniyet ve kültür mirasına sahip ve halkı en bilgili ve bilinçli halklardan biri. Bu nedenle, birçok güç onun yükselişini ve bölgede aktif bir güç olarak geri dönmesini istememektedir.

Daha sonra, "DEAŞ" terör örgütü ortaya çıktı ve Irak'ın geniş bölgelerini işgal etti. Ancak Irak Silahlı Kuvvetleri, Halk Seferberlik Güçleri ve ulusal güçlerin desteğiyle tüm toprakları kurtarmayı ve terörü yenmeyi başardı. O zamandan beri Irak, bazı tarafların onu bir tarafa, özellikle de İran'a sadakatle suçlayarak izole etmeyi ve etkisini azaltmayı hedeflemesine rağmen, temel bir aktör olarak bölgesel rolünü bir ölçüde yeniden kazanmaya başladı.

İran ile İsrail arasında süregelen çatışma bağlamında, Irak'ın bazen iki taraf arasında askeri mesaj alışverişi için dolaylı bir sahne veya geçit olarak kullanıldığını görüyoruz. Ülkenin kendi hava sahası üzerinde gerçek bir kontrol uygulama yeteneği bulunmuyor. Bu tehlikeli bir nokta, zira hava sahasını kontrol edemeyen bir devletin egemenliğini kaybetme tehdidi altında olduğu anlamına gelir.

Bu nedenle, Irak'ın bugün hava sahasını koruyabilen, itibarını ve egemenliğini empoze edebilen ve her türlü yabancı ihlali önleyebilen entegre ve güçlü bir hava savunma sistemine acilen ihtiyacı var. Ancak tam egemenlik kararına sahip olmakla Irak, iç istikrarını güçlendirebilir ve hak ettiği bölgesel konumunu yeniden kazanabilir.

Dr. Semir Beyatlı