Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İstanbul'da Gazze'deki son gelişmeleri değerlendirmek üzere Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya, Katar, Pakistan, Suudi Arabistan ve Ürdün'ün dışişleri bakanları ile düzenlenen toplantıda konuştu. Bakan Fidan, “İsrail, ateşkesi düzenli biçimde ihlal ediyor ve insani yardımın ihtiyaç duyulan düzeyde ulaştırılmasına engel oluyor. Artık son derece kritik bir aşamaya ulaşmış durumdayız.” açıklamalarında bulundu.
Bakan Fidan, İstanbul'da Gazze'deki son gelişmeleri değerlendirmek üzere Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya, Katar, Pakistan, Suudi Arabistan ve Ürdün'ün dışişleri bakanları ile toplantı düzenledi. Bakan Fidan, toplantı sonrası önemli açıklamalarda bulundu.
Bakan Fidan'ın açıklamalarından satır başları:
Varılan anlaşma kapsamında rehine ve mahkûmların takasıyla insani yardımların girişi başlamış, İsrail güçleri ilk etapta belirlenen hatta geri çekilmiş ve Gazze'nin kuzeyine geri dönüşler gerçekleşmiştir.
Ancak mutabakatın harfiyen uygulanması konusunda, bildiğiniz gibi bazı sorunlar da yaşanmaktadır. İsrail, ateşkesi düzenli biçimde ihlal ediyor ve insani yardımın ihtiyaç duyulan düzeyde ulaştırılmasına engel oluyor. Artık son derece kritik bir aşamaya ulaşmış durumdayız.
Bugünkü toplantıya katılan ülkelerin ortak bir görüşü var. Gazze'deki soykırımın yeniden başlamasını istemiyoruz. Ateşkesin sürmesini ve iki devletli kalıcı barışın tesisi yönünde adımlar atılmasını da destekliyoruz.
İsrail, ateşkesin ilanından bu yana 250'ye yakın Filistinliyi öldürdü. Filistinlileri provoke etmeye çalışan bu saldırılara bir an önce son verilmelidir. İsrail, insani yardımın ulaştırılması konusunda da üzerine düşen görevi yerine getirmemektedir.
Mutabakata göre, günlük 600 insani yardım kamyonunun ve 50 akaryakıt tankerinin girişine izin verilmesi gerekmektedir. Ancak biz bu miktarın içeriye girdiğini açıkçası görmüyoruz. İsrail'in bu politikası nedeniyle insani yardımlar depolarda veya kamyonlarda beklemektedir.
Toplantımızda ayrıca Gazze'nin yönetimi ve güvenliğine ilişkin düzenlemelerle ilgili konuları da ele aldık. Hamas, Gazze'nin idaresini Filistinlilerden oluşacak bir komiteye devretmeye hazırdır. Söz konusu düzenlemeler, Filistin halkının haklarını koruduğu ölçüde zamana ve tahriklere dayanıklı hale gelecektir.
Önümüzdeki günlerde kurulması öngörülen Uluslararası İstikrar Gücü'nün görev tanımı ve oluşumuna ilişkin müzakereleri de bugün kendi aramızda görüştük. Bu sürecin, anlaşmanın arabulucuları ve Filistin tarafıyla uzlaşı hâlinde yürütülmesi gerektiği konusunda hemfikiriz.
Gazze'de yeniden toparlanma ve yeniden imar faaliyetleri hakkında da görüş alışverişinde bulunduk. Özellikle kış aylarının yaklaştığını da dikkate alarak, bu alanda somut adımların hızla atılması gerekmektedir. Gazze'nin yeniden ayağa kalkması, aynı zamanda Filistin halkının umutlarının ve geleceğe dair inancının yeniden yeşermesi anlamına gelmektedir.
Toplantıya katılan ülkeler olarak bu konuyu da yakından takip edeceğiz. Katılımcı ülkeler olarak, Filistinliler arası uzlaşı çabalarının da bir an önce sonuç vermesini ümit ediyoruz. Bu yönde yapılan temasları olumlu karşılıyoruz. Filistinliler arasında sağlanacak birlik, Filistin'in uluslararası toplum nezdindeki temsilini de güçlendirecektir.
Orta Doğu geçmişte de krizlerle karşı karşıya kalmış ancak her defasında barış ve istikrar üretebilmiş bir coğrafyadır. Bugün yedi ülke olarak, ortak sorumluluk bilinciyle bir araya geldik.
Süreci baltalamak için temelsiz gerekçeler üretmeye, bahanelere sığınmaya gerek yoktur. Ateşkesi sabote eden, barışı baltalayan hiçbir eyleme izin verilmemelidir.
Filistinlilerin gösterdiği irade karşılık bulmalıdır. Barışa giden süreç korunmalıdır. Bu yol sabır ve kararlılık gerektiriyor. Biz, bu erdemlere sahip ülkeler olarak, bu yolda yürümeye devam edeceğiz.
Toplantıya katılan tüm mevkidaşlarıma ve heyetlerine bir kez daha bu vesileyle en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Ortak çabalarımızın, Gazze'de ve bölgemizde kalıcı barış ve istikrarın tesisine katkı sağlamasını temenni ediyorum.
SORU - CEVAP
Bugünkü toplantıda Gazze'de konuşlandırılacak istikrar güçlerinin de konuşulduğunu belirttiniz. Bu konuyla ilgili biraz daha detay verebilir misiniz? Hangi aşamada? Bu bağlamda, aynı zamanda Türkiye'nin de Gazze'ye asker göndermesi, bugünkü toplantıya katılan bazı ülkelerle birlikte konuşuluyor. Türkiye Gazze'ye asker gönderecek mi ve orada nasıl bir görev üstlenecek?
Bakan Fidan: Uluslararası istikrar gücünün oluşumuyla ilgili, biliyorsunuz, çeşitli görüşmeler ve çalışmalar devam ediyor. Burada ülkelerin üzerinde özellikle durduğu önemli bir konu var: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla meşruiyet çerçevesi çizilen, görev tanımı yapılan bir gücün oluşturulması meselesi.
Görüştüğümüz ülkelerin ifade ettiği husus şu; bu tanımın içeriğine göre asker gönderip göndermemeye karar verecekler. Yani uluslararası istikrar gücünün (ISF) görev tanımı ve yetkileri ne olacaksa, buna göre ülkeler kararlarını şekillendirecekler. Görev tanımının, asker gönderecek ülkelerin kendi prensipleriyle ve politikalarıyla çatışması durumunda, bu ülkelerin asker göndermesinin zor olacağını düşünüyorum.
Şarm El-Şeyh'te imza atan dört liderden biriydi Cumhurbaşkanımız. Biz barış için elimizi taşın altına koymaya hazırız, her türlü fedakârlığı yapmaya da hazırız. Ancak burada da az önce ifade ettiğim gibi, ortaya çıkacak dokümanların ve çerçevenin bizim de açıkçası destekleyeceğimiz nitelikte olması önemlidir. Dolayısıyla bu konudaki diplomatik temaslarımız ve çabalarımız devam ediyor.
ABD öncülüğündeki Gazze planının, yerel yönetimin yerine geçecek geçici bir vesayet düzenine dönüşmesine yönelik çok ciddi endişeler dile getiriliyor Sayın Bakan. Bu anlamda, bugün bir araya gelen Müslüman ülkelerin dışişleri bakanları olarak hangi kırmızı çizgiler üzerinde uzlaştınız ki, Filistin halkı kendi kaderini tayin edebilmeye devam edebilsin ve bu hakkı baki olsun?
Bakan Fidan: Öncelikle, hangi doküman hazırlanırsa hazırlansın, hangi girişim yapılırsa yapılsın, birincisi; Filistin meselesinin uzun yıllardır yapılmış ve kabul edilmiş tanımının değişmemesi gerekiyor. Günün sonunda 1967 sınırlarına dayalı coğrafya içerisinde Filistinlilerin bir devlet sahibi olması ve iki devletli çözümün hayata geçmesi, şu ana kadar Filistin sorununun hem uluslararası hukuk hem de pratik açısından tanımlanmış şeklidir.
İsrail buna hiçbir zaman razı olmadı, olma yönünde de bir tavır içerisinde değil. Ancak uluslararası toplumun kahir ekseriyetinin kabul ettiği görüş bu, bizim de açıkçası desteklediğimiz görüş budur.
Dolayısıyla, Gazze'de vuku bulan insanlığa karşı suçların sona ermesi ve bir an önce ateşkesin devamının sağlanması, bizim birinci öncelik olarak desteklediğimiz husustur. Fakat bu, umarız geçici bir ara dönem olarak kalmaz. Çünkü Filistin meselesinin genel tanımının, bu süreç bahane edilerek değiştirilmesine izin vermemek gerekiyor.
Dolayısıyla burada diplomatik ihtimam ve dikkat gerekmektedir. Gazze'de yeniden yapılanmaya, yeniden inşaya ve nüfusun tekrar yerine dönmesine ihtiyaç vardır. Halkın yaralarının sarılması önemlidir. Fakat bunu yaparken, sizin de ifade ettiğiniz gibi, yeni bir vesayet düzeninin oluşmasını kimse görmek istemiyor.
Gazze'deki yeniden imar, huzur ve güvenliği sağlama yolunda atılan adımların, bu tür bir vesayet düzenine dönüşme ihtimaline karşı ülkelerin çekincelerini dile getirdiğini görüyoruz.
Birçok ülke, az önce de değindiğiniz gibi, uluslararası istikrar gücünün Gazze'ye konuşlandırılması ve görev tanımının netleşmesi konusunda bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı çıkması gerektiğini söylüyor. Bu konudaki görüşmeler tam olarak ne aşamada ve siz kararın içeriğinin nasıl olması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Bakan Fidan: Değerli arkadaşlar, bu konudaki çalışmalar devam ediyor. Öncelikle bir taslak üzerinde genel bir mutabakatın sağlanması gerekiyor. Daha sonra Güvenlik Konseyi üyeleri tarafından kabul edilmesi ve daimi üyelerden herhangi birinin veto etmemesi gerekiyor.
Biliyorsunuz, bu bir süreçtir. Bu sürecin her aşamasında gerek Türkiye gerekse diğer paydaş ülkelerle birlikte çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Tabii ki hassas bir süreç. Bu süreçte oldukça dikkatli olmamız gerekiyor.
Filistin meselesinin çözümünde atılacak her türlü adım, bugünkü bir sorunu çözerken gelecekte yeni bir sıkıntıya sebep olacak yapısal bir zemini oluşturmamalıdır. Buna özellikle dikkat ediyoruz.




