Toplantının ardından kameraların karşısına çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıklamalrda bulundu.
Erdoğan'ın konuşmalarından öne çıkan konular:
“Bu sene güçlü bir heyetle iştirak ettiğimiz BM 80. Genel Kurulu, genel görüşmelerini her açıdan en verimli şekilde değerlendirdik. Türk-Amerikan toplumunun öncü isimlerinden iş çevrelerine, uluslararası yatırımcılara kadar pekçok kesimle bir araya geldik. Özellikle Türkiye'nin sunduğu yatırım ve ticaret fırsatlarını misafirlerimize anlattık. BM'nin tam karşısındaki Türk Evimiz diplomasinin kalbinin attığı merkez olarak yine göz doldurdu. İsrail'in engelleme çabalarına rağmen 80. genel kurula Filistin davası damgasını vurmuştur. Fransa ve Suudi Arabistan eşbaşkanlığında düzenlenen iki devletli çözüm konferansına ilgi yoğundu. Ertesi gün Başbakanlık dönemim dahil 13. defa genel kurula hitap ettim. Hitabımızda Gazze'de yaşanan ve soykırım boyutunu aşıp, toplu kıyıma evrilen vahşete vurgu yaptık. 23 aydır kesintisiz maruz kalınan zulmü rakam ve fotoğraflarla ortaya koyduk. Uluslararası toplumu İsrail'in barbarlıklarına karşı harekete geçmeye çağırdık.”
“Afrika'dan Asya'ya, Balkanlar'dan Latin Amerika'ya Türkiye'nin dış politikasında özel yer tutan bölgelere yönelik mesajlar verdik. Kıbrıs Türkünün haklı davasını bir kez daha çok güçlü şekilde savunduk. KKTC'yi tanıma çağrımızı tekrarladık. Sıfır Atık Projesi ile aile kurumuna yönelik saldırıları yine insanlığın gündemine taşıdık. Hitabımız Türkiye'nin 360 derece bakış açısıyla yürüttüğü çift başlı Selçuklu kartalından ilhamını alan dış politikasının özü, özeti ve çerçevesi niteliğindeydi.”
“Sayın Trump ve bölge liderlerinin katıldığı Gazze toplantısı son derece verimli geçti. Gazze'de akan kanı durdurmak için neler yapabiliriz bunu masaya yatırdık. İklim Zirvesi'de 2053 net sıfır emisyon doğrultusunda reformlardan bahsettik. Suriye, Libya, Kuveyt, Endonezya, Fransa, Kanada ve Vietnam'ın da olduğu birçok ülkeden ikili görüşmelerimiz oldu. BM Genel Sekreteri de yine görüştüğümüz isimlerdendi.”
“Yolsuzluk soruşturmalarından dolayı iyice köşeye sıkışan Netanyahu'nun koltuğunu korumak uğruna bölgeyi hatta dünyayı ateşe sürüklediğini hemen herkes kabul ediyor. Ortada bir devlet aklının değil kan ve kaostan beslenen katliam kadrosu çok net görülüyor. Bir avuç ülke dışında hemen hiç kimse İsrail ve Netanyahu hükümetiyle yanyana gelmek, fotoğraf vermek istemiyor. Genel kurulda 10 Batılı ülke Filistin'i tanıdıklarını açıkladı. Güvenlik Konseyi üyesi 2 ülkenin Filistin devletini tanıması fevkalade önemlidir. Filistin'i tanıyan ülke sayısının 158'e ulaşmasında bu mücadelenin adeta öncülüğünü üstlenen ülke olarak büyük memnuniyet duyuyoruz.”
“Bundan sonra yapılması gereken tanımanın hakkını vermektir. Bunun yolu da 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin vücut bulması için çaba harcamaktan geçiyor. Batı Şeria'yı ilhak etme, Gazze'yi insansızlaştırma politikalarının arka planında özgür Filistin devleti ihtimalinin yok etme planı vardır. Bu da Büyük İsrail devletini hayata geçirmektir. Türkiye şu an her iki projenin de karşısındaki en büyük engellerden biridir. Ülkemizin ve şahsımızın son dönemde hedefe konmasının kararlı duruşumuzu net ortaya koymamızdır. Ne küresel Siyonist lobinin baskılarına eyvallah ediyoruz ne de onların içimizdeki karalama kampanyalarına boyun eğiyoruz. Filistin halkının yanında dimdik duruyoruz. Türkiye'nin bugün özgürlük için mücadele eden mazlumların yanında olduğunu dost düşman herkes çok iyi bilmektedir. Bunu bilmeyen, bilse bile kabullenemeyen bir tek ana muhalefettir. Ortadoğu'ya bakınca sadece bataklık görenlerin Gazze'nin kahraman evlatlarına terörist ithamı yapanların bugün çıkıp bizi eleştirmesinin zerre kadar kıymeti yoktur. Bunlar dün de gönül coğrafyamıza yabancıydı. Dün de vuzufsuz, vizyonsuz, kifayetsizdi bugün de haset çukurunda debelenip duruyorlar. Hükümetimizin uyguladığı vicdanlı, ilkeli, itibarlı, cesur ve çok boyutlu dış politikayı bir türlü kavrayamıyorlar.”