Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ndeki (IKBY), Bakanlar Kurulunda görevli olan Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) üyeleri, Dokuzuncu Kabinenin eylemleri ve yönetimi hakkında şikayetlerine yönelik bildiri paylaştı.
Bildiride şu ifadelere yer verildi:
“Ne yazık ki dünyalar kadar sorun ve anlaşmazlığın olduğu bir zamanda bir kez olsun Hükümet Başkanının bir Hükümet Başkanı gibi konuşmasını bekliyorduk. Açıklamalarıyla halkımızın yaşamını düzeltecek, siyasi güçler arasındaki çatışmayı sonlandıracak nitelikte olmasını umuyorduk. Beklentimiz, tarafların yakınlaşmasını ve özellikle de KYB ve KDP’nin içinde bulunacağı bir toplantının gerçekleşmesine yönelik adım atılmasıydı. Mesrur Barzani’nin başkanlık ettiği bu kabineye yönelik bizim sitemimiz ve tepkimiz vardı. Sitemlerimiz halkın sitemleriydi. Hüküm sürmekle ilintili, hizmet sunmakla ilintili, bir şehir ve diğer şehir arasındaki adaletsiz yönetimle ilintiliydi.
Sitemlerimiz ise medyalara açık bir şekilde değil, siyasi bir manevra olsun diye değil, bire bir yazı şeklinde sunulan sitemlerdir. Buna karşılık çözüm için el uzatacakları yerde yahut Hükümet Başkanı bize dönüp ‘nedir bu sıkıntılar’ diyeceğine kalkıp şu şekilde bir bildiri yayınlıyor.
Yarbay Havkar Caf’ın şehit edilmesine yönelik Hükümet Başkanı, olayın KYB’nin zorbalığıyla KYB içerisinden çıkan bir mesele olduğu suçunu yöneltiyordu. KYB’nin olayın en başından itibaren bu işin uluslararası gözlemcilerin de katılımıyla ortak bir şekilde incelenmesini istediğini belli ki unutmuşlar. Nitekim Hükümet Başkanının emniyet güçleri, hızlıca bir senaryo yayınlayıp o senaryoyu emrivaki olarak kabullendirmek istediler. Hükümet Başkanı yeni yeni KYB’nin sözlerini tekrarlayarak uluslararası gözlemcilerin incelemelere dahil edilmesini dile getiriyor. Acaba neden sonra? O senaryoları paylaştıktan sonra mı? Bu senaryodan sonra Antiterör gibi ulusal bir gücün bütçesini kestiniz. Ve bu toprakların yüzlerce kahramanının ekmeğini kesmek için uğraştınız. Yeni mi aklınıza geldi bu olayın Kürdistan Bölgesi’nin kalbinde gerçekleştiği. Sanırsak Hükümet Başkanının haberi yokmuş veya haberinin olmasını istemiyor, çünkü aynı Kürdistan Bölgesi’nin kalbinde başbakan yardımcısının evinin belirsiz yasa dışı silahlı güçler tarafından sarılıp, eve girmeye çalıştıklarını, aynı o kalp içerisinde onlarca gazeteci öldürülüyor, yüzlerce kişi katlediliyor ve hepsinin üzeri kapatılıyor.
Ardından ise Hükümet Başkanı yanıltıcı bilgilerle dolu bildirisinde diyor: Süleymaniye, Halepçe ve Germiyan bölgesinde meydana gelen yaşanan bu durumun sorumlusu KYB’dir. Oysa biz Hükümet Başkanından Süleymaniye ve bu bölgelere ‘bizzat kendim gelip durumu yerinde incelerim’ demesini bekliyorduk ve her zamanki gibi suçu KYB’ye yüklüyor. Bu söylemiyle Başbakan bütün Kürdistan Bölgesi’nin Başbakanı olmak istemediğini kanıtlamaktadır. Sevgili direnişçi Süleymaniyelilerin şunu sorması gerekir: Bu Hükümet Başkanı yaklaşık 4 yıllık görev süresince kaç kez bu bölgeyi ziyaret etmiştir? Geldiği zamanlardaysa bir kurdela kesip hızlıca geri dönmüştür. Evet, Süleymaniye’ye bir ambargo uygulanıyor. Acaba sizin yanınızda ambargo ne anlama geliyor? Süleymaniye’nin bütçesini vermemek ne anlama geliyor? Süleymaniye’de memur maaşlarının verilmeyip, Erbil’de verilmesi ne anlama geliyor? Süleymaniye’nin gelirlerinin azalması için uğraşmak kargaşa çıkarmak değilse ne anlama gelir? Bunları sadece sözlerle değil, biz bunların sayılarla ve datalarla ispatlayabiliriz. Evet, plan yaparak Süleymaniye’ye ambargo uyguluyorsunuz. Herkesin bildiği gibi Kürdistan’ın ana ve en büyük sorunu petrol gelirleridir, iç gelirler değil. Bu durumu yaratan, Hükümet Başkanının ekonomi siyasetidir. Bu siyasetle bölgemizi şeffaf olmayan bir petrol siyasetine kurban etmişler. Petrol nimet olacağı yerde lanete dönüştürülmüştür.
Gelelim iç gelirlere, zahmet olmazsa söyler misiniz İbrahim Halil Sınır Kapısı’nın geliri ne kadardır? Başbakanın dile getirdiği komisyonlar, neden İbrahim Halil, Hacı Omeran ve diğer sınır kapılarının gelirlerini incelemiyor?
Dokuzuncu Kabine siyasi bir ittifakla oluşmuştur. Biz KYB olarak konuşmalarımızda bu kabinede iki idare meselesinin ortadan kalkması için çalışılması gerektiğini dile getirdik. Biz o vakit bunları söylerken Süleymaniye, Halepçe, Germiyan ve diğer bölgelerimize haksızlık olsun istemiyorduk ve tam da tahmin ettiğimiz gibi ne yazık ki bu haksızlık fazlasıyla oldu. Bu da Hükümet Başkanına yönettiğimiz sitemlerimizden biriydi.
Hükümetin oluşturulduğu anlaşma hızlı bir şekilde es geçildi. Ancak biz hep sabrettik, belki hükmetmenin bu akılla olmayacağını anlarlar diye. Burada söylemeye gerek duyuyoruz, madem ki Hükümet Başkanı reform istiyordu, neden bütçe yasasını kaç yıldan beri parlamentoya göndermiyor? Acaba KYB mi engel oluyordu?
Sayın Hükümet Başkanı sorumluluktan kaçmak yerine yakıt sorununu gidermek için hükümet olanaklarını öne sürünüz. Elektrik, gaz yağı, gaz, çarşı pazar fiyatları, vatandaşa ilaç temin etmek için olanaklarınızı öne sürün. Apaçıktır ki Kürdistan’ın geliri bütün memur maaşlarını ödemeye yeter, aynı size gönderdiğimiz mektupta yer aldığı gibi, Kürdistan’ın bütün gelirlerini bir yerde toplayıp tıpkı faal giderler yöntemiyle kullanıp iki idare felsefesinden uzak bir şekilde bütün Kürdistan halkının faydalanması sağlansın.
Son olarak, tüm samimiyetimizle diyoruz ki KYB hiçbir zaman seçim yapılmasından korkmamıştır, temiz, nezih bir seçim için hazırız. Onanmış bir yasayla temiz bir seçmen listesi oluşturulup oluşumların haklarını koruyarak gerçekleşecek bir seçime hazırız. Bizce bugün Hükümet Başkanının paylaşmış olduğu bildiri ‘neden KYB’nin hükümet toplantılarına katılmıyor’ sorusuna en iyi cevaptı. Ne yazık ki bu kabine Kürdistan hükümranlığının tarihindeki en kötü kabinedir.
KYB’nin Dokuzuncu Kabine Başkanı ve Ekibi”