TEBA
2022-11-15 09:13:44

Hacıoğlu'dan Hikayeler

Abdulkadir Hacıoğlu

15 Kasım 2022, 09:13

Necibe Hanım ile eşek

Necibe Hanım kırklı yaşlarının sonuna doğru ilerliyordu. Akranları çoktan evlenip torun beklerken o hala kendine göre bir eş bulamadı. Otuzlu yaşlarında çok talibi vardı Necibe Hanımın ama “O kel, bu kısa boylu, bu şişko, bu şaşı, bu siyah, o çok beyaz, bu fakir, bu memur, o cahil, bu çok uzun boylu, bu … bu..” diyerek seçe seçe düştü hiçe. Ellili yaşlar ve yalnızlık onu korkutuyordu aslında, ama bunu gizlemeye çalışıyordu. “Koca benim neyime, her şeyim var. Çocuk sahibi olmak neye yarar benim kafam rahat. Ev derdi dev derdi derler. Benim öyle bir telaşım yok çok şükür.” diyordu arkadaşlarına. Tam elliye merdiven dayamışken kendini 10 yıl küçültmeye karar verdi. Tekrar kırklarına döndü. Zaman akıp gidiyor kırkların da bir gün elli, ellilerin de bir gün altmışlara gideceğini hesaba katmamıştı Necibe Hanım. Artık her yıl onu gençliğinden uzaklaştırıyordu. Saçlarının beyazını boyayla kapatıyor ve yüzündeki kırışıkları her gün bir çeşit krem sürerek saklamaya çalışıyordu. Yüzüne eşek sütü bile sürüyordu.

Arkadaşları ona:

- “Sen yüzüne bu yaştan sonra eşek sütü değil ne sürersen sür faydası yok.” deyince;

-“Artık bundan böyle sizin sütünüzü sürmeyi düşünüyorum daha yararlı olabilir. Ben genç ve zinde kalmak için her şey yapmaya hazırım. Hayatımı ne koca ne de çocuk için yaşamıyorum kendim için yaşıyorum.” diye cevap veriyordu.

Aradan yıllar geçti Necibe Hanım artık altmışlı yıllarına merdiven dayadı. Boyadan saçları dökülmeye başladı. Yüzlerindeki kırışıklıkları hiçbir şey saklayamıyordu. Emekliye ayrılmaya hazırlanıyordu. Odasındaki genç memurlarla sohbet etmeye başladı derin bir hasret çekerek:

-Ah gaddar zaman ne hale getirdin bizi. Bir zamanlar yürürken gençler benden gözlerini ayırmazdı. Şimdi ise kimse yüzümüze bakmaz oldu. 

Necibe Hanımın bu sözlerini duyan genç adam ona:

-Ablacığım sanki zaman durmuş bir tek sen yaşlanıyorsun. Senin sözünü ettiğin o dönemin genç erkekleri ya toprağın altındadır ya da prostat hastasıdır.

Genç ve zindeliğini korumaktan asla pes etmeye niyeti olmayan Necibe Hanım, bu sözlere kızarak:

“Sen neden bu kadar küstahsın? Ben hala eskisi gibi güzelim ve öyle kalacağım, kesinlikle birgün beyaz atlı prensle buluşacağım.” diyerek tepkisini gösterdi.

Aradan yıllar geçti Necibe teyze karşısına çıkacak ilk talibe razı, ama nerede o talihsiz talip. Buna rağmen dinç durmaktan pes etmeyen Necibe teyze umudunu hiç yitirmedi.

Birgün bir arkadaşı ona, mahalleye yeni gelen bir komşusunun karısını aylar önce bir kazada kaybettiğini ve yalnız başına yaşadığını söyleyerek; “Gel bu adamla evlendirilelim seni. Yaşı başında akıllı bir adama benziyor. Kimsesi yok ne karı, ne çocuk, ikiniz birbirinize çok yakışacaksınız vallahi.” der.

Bu fikre sıcak bakan Necibe teyze artık “Bana nasıl olsa bir koca lazım, yalnızlık canıma tak etti.” diyerek o adamla buluşmayı kabul eder ve birkaç buluşmadan sonra evlenmeyi kabul eder.

Artık bir kocası olan Necibe teyze çok mutlu bir kadın olmayı umuyordu. Ama “Ne umduk ne bulduk” sözü hiç boşuna söylenmemiş. Gerdek gecesi kocasının yeni evine taşınan Necibe teyze evin yatak odasında adamın eski karsının fotoğrafını yatağın üstünde görünce, “Herhalde bu merhume eşin.” diye sorar.

Adam, “Evet onu çok severdim. Dilersen fotoğrafı hemen kaldırayım.” dediğinde, Necibe teyze, “Elbette canım, ölmüş insanların fotoğrafının ne işi var başımızın üstünde.” diyerek karşılık verir.

Adam hemen fotoğrafı kaldırır. Evi gezmeye başlayan Necibe teyze bir de ne görsün. Oturma odasının ortasında güzelce çerçevelenmiş bir eşeğin fotoğrafı, hemen bağırır;

-Karının fotoğrafını anladık da bu eşek resminin ne işi var oturma salonunda?

Derin bir hasret çeken adam, onun çok başka bir hikayesi olduğunu söyler ve anlatmaya başlar:

-Bu eşek gençliğimde çalıştırdığım arabayı taşıyan eşektir. Eşek arabasıyla sokaklarda sebze ve meyve satardım. Eski eşimle de bu eşeğin sayesinde tanıştım. Bu eşeğin sayesinde kazandığım parayla ufak bir dükkan açtım. Ardından büyüttüm dükkanı ve aradan yıllar geçti daha büyük dükkanlar açmaya başladım. Ama kazandığım her şeyi bu eşeğe borçlu olduğum için hiçbir zaman onu satmadım. Eski eşim eşekten kurtulmamı istedi ama asla bunu yapmaya niyetim yoktu. Bir gece ben uyurken eski eşim eşeğin samanına zehir kattı. Sabah uykundan uyanınca bir baktım eşek ölmüş. “Sen mi öldürdün” diye sorunca “Evet ben yaptım” dedi bana. Çok öfkelendim elime ağaç aldım eşimi kovaladım. Hemen kapıdan dışarıya fırladı. Aniden hızlıca gelen bir arabanın altında kaldı ve öldü. Bir günde hem eşimi hem eşeğimi kaybettim. Bir yıl sonra o mahalleyi terk edip buraya yerleştim ve sen girdin hayatıma. 

Bu sözleri duyan Necibe teyze çok şaşırdı, “40 yıl sonra gelen kısmete bak…” dedi kendi kendine. Elini yanağına koyarak kocasına şöyle der:

-Yani bu eşek senin karının ölümüne neden olmasaydı ben de senin gibi bir eşekle evlenmezdim. Bari merhum eşeğin hayatta kalsaydı sütünü cildimize sürerdik.”

Eşi ise “Hayatım eğer dilersen eşeğin fotoğrafını kaldırayım.” diye Necibe teyzeye sorar, Necibe teyze de “Hayır canım dursun, bir fotoğraf bir de canlısı olsun evde.” der.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.