TEBA

Erdoğan: İsrail'e gitme projemiz vardı, iptal, gitmeyeceğiz

Dünya

Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İsrail'e gitme projemiz vardı, iptal, gitmeyeceğiz." dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşmasında, bulutlar üzerinden ölüm kusan savaş uçaklarıyla çocukları öldürenlere, "Siz de böyle koşmuştunuz bir zaman, çocuklara kıymayın efendiler." dediklerini söyledi.

Çocukların anne-babalarının, anne-babaların çocuklarının naaşlarına sarıldığı bir dünyada hiç kimsenin huzurla uyuyamayacağını ifade eden Erdoğan, böyle bir dünyada hiç kimsenin kendi geleceğini güvende göremeyeceğini vurguladı.

Hayatında bir kere, Amerika'daki Türk Evi'nde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun elini sıktığını belirten Erdoğan, "İyi niyetimiz vardı ama iyi niyetimizi suiistimal etti. İsrail'e gitme projemiz vardı, iptal, gitmeyeceğiz. Eğer iyi niyetle devam etmiş olsaydı münasebetlerimiz farklı olabilirdi ama şimdi maalesef o da olmayacak çünkü iyi niyetimizi de bunlar suiistimal ettiler." diye konuştu.

Gazze'deki anne ve babaların, çocuklarının vücutlarına isimlerini yazdığını anlatan Erdoğan, "Ey İsrail bu kafayla bir yere gidemezsin. Yanına ister Amerika'yı al ister başkalarını, istersen Batı'yı al, bir yere gidemezsin. Amerika dünyada adaletle hükmedilmesini sağlamadığı, istemediği için o da kaybedecek. Bütün mesele adil bir dünyanın kurulmasından geçer. Bu İsrail için olduğu kadar, onun katliamlarına destek veren, cesaret veren, engel olmayarak teşvik eden her ülke, her toplum, her birey için de geçerlidir." ifadelerini kullandı.

Gazze'de her gün alçakça öldürülen yüzlerce çocuk, kadın, masum gerçeğine sırtını dönenlerin durumunu açıkça konuşma vaktinin geldiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Hakikate sırt dönmek veya parçalanan çocuk bedenleri karşısında gözünü kapatıp yaşanan insanlık dışı saldırılara bahane üretmek, Batı'nın kendi kanlı tarihinden devraldığı bir mirastır. Amerika kıtasından Afrika kıtasına, dünyanın önemli bir kısmının hafızasında, bu tavra dair pek çok kanlı iz, acı hatıra, telafisi mümkün olmayan kıyım vardır. Ülkemizin önemli bilim adamlarından merhum Prof. Dr. Erol Güngör, İsrail’in kuruluşundan beri izlediği hastalıklı politikayı ve ona destek verenleri, 1982 yılındaki bir yazısında şöyle tanımlıyor: 'Hasmının kanlı cesedi üzerine basarak insan hayatının değeri ve cinayetin kötülüğü hakkında nutuk çeken bir katil tarihte yoktur. Başkalarının kendisine zulüm yaptığını vehmederek aynı şeyi onlara yapmaya kalmak, en ağır akıl hastalığı arazlarından biridir.' Gerçekten de İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları, hem yapanlar hem onu destekleyenler açısından hem katilliğe hem akıl hastalığına delalet eden bir haldir."

- "Üniversite öğrencilerine ve diğer tüm kesimlere ülkemizin kapıları sonuna kadar açık"

"Biz Türk milleti olarak, tarih boyunca yeryüzünde ırkçılık yapmamış ve yapmayan tek halkız. Bunu en iyi de Yahudi toplumu bilir." diyen Erdoğan, asırlar boyunca topraklarında Yahudilerin yaşayıp da Yahudi düşmanlığının ortaya çıkmadığı tek coğrafya ve tek devletin Türkiye olduğuna dikkati çekti. Erdoğan, "Bugün öldürdüğü çocuklara ve masumlara destek vermek için İsrail'in ardında sıraya girenlerin hiçbiri, göğsünü gererek böyle bir beyanda bulunamaz. Bunların hahamları da dahil." dedi.

Erdoğan, bir hahamın, gelecekte bu tür çatışmalar yaşanmaması için Filistinli çocukların öldürülmesi yönünde ifadeleri bulunduğunu, böyle bir yaklaşımı asla kabul etmediklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece son çeyrek asırda, tamamı yalan bahaneler ve kurdukları piyon örgütler üzerinden Irak'ta 2 milyon, Afganistan ve Suriye'de 1'er milyon insanın ölümüne yol açanlarla, kendi ülkelerinde mazlum Filistin halkı lehine açıklama yapan üniversite öğrencilerini, akademisyenleri, gazetecileri, sanatçıları, sporcuları, iş insanlarını tehditle, hatta şantajla susturmaya kalkanların aynı ülkeler olduğunu belirtti.

Lafa gelince demokratlığı, insan haklarını, çoğulculuğu, çok sesliliği kimseye bırakmayanların faşist yüzlerini hep birlikte ibretle seyrettiklerini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sırf bu onurlu tavırlarından dolayı yaşadıkları ülkelerde sıkıntıya düşen üniversite öğrencilerine ve diğer tüm kesimlere ülkemizin kapılarının sonuna kadar açık olduğunu belirtmek istiyorum. Bu tabloda, Gazze'deki zulme gözlerini kapatan Batılı güçlerin İsrail için döktükleri gözyaşı, sahtekarlığın dik alasından başka bir şey değildir. Daha dün Ukrayna'da yaşanan savaşta ortaya çıkan kayıplar için dünyayı ayağa kaldıranların, Gazze'deki aleni katliama duvar kesilmesi, bu riyakarlığın en somut ifadesidir."

- "Kalbimizle, dilimizle, elimizle ne yapabiliyorsak yapacağız"

Konuşmasına okuduğu bir şiirle devam eden Erdoğan, "Canlı kalmış ölülerle dolu bir dünyada, biz ülke ve millet olarak hakikati haykırmaya, bunun için siyasi, diplomatik, gerekirse askeri tüm yolları devreye sokmaya devam edeceğiz. Kalbimizle, dilimizle, elimizle ne yapabiliyorsak yapacağız. Medeniyetimizin, inancımızın ve kültürümüzün gereği olan duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz." ifadelerini kullandı.

Kuru hamasete, Türkiye ve Filistin halkına fayda getirmeyecek adımlara, stratejisiz hamlelere de tevessül etmeyeceklerinin altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Çünkü biz, gerisinde binlerce yıllık bir devlet geleneği ve devlet aklı olan Türkiye Cumhuriyetiyiz. Çünkü biz, bin yıldır Bizans ordularından Haçlı seferlerine, Moğol saldırılarından Milli Mücadele'ye nice sınamalardan geçerek insanlığın kadim yurdu Anadolu'yu vatanımız yapmış bir milletiz. Devlet ve millet olarak söylediğimizi yapmakla, başladığımızı bitirmekle, hedeflediğimize ulaşmakla mükellefiz. Aksi takdirde, kendine de millete de ümmete de insanlığa da hayrı olmayan nice devletten, nice topluluktan farkımız kalmaz. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına karşı yürüttüğümüz politikayı da işte bu anlayışla şekillendiriyor, büyük bir titizlikle uyguluyoruz." İsrail'e ve İsrail'i destekleyip teşvik edenlere seslenen Erdoğan, "Gazze'de masumlar ölmeye devam ettikçe, bölgemize gönderilen hiçbir gemi, hiçbir uçak, yapılan hiçbir siyasi şov barış getirmeyecektir." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail yönetiminin güvenliği 10 bin kilometre ötede değil, Türkiye başta olmak üzere bölgesindeki komşularında araması gerektiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bugün sırtını dayayarak efelendiği güçler, yarın kendi evlerindeki yangını söndürmek için pılısını pırtısını toplayıp gittiğinde, İsrail halkının güven ve merhamet arayacağı ilk yer, tıpkı 500 yıl önce olduğu gibi yine Türkiye olacaktır. İsrail yönetiminden ve toplumundan istediğimiz, milletimizin asırlara sari bu merhamet duygusunu zedeleyecek tavırlardan uzak durması, barış çağrımıza kulak vermesidir. Dünyanın en eski yerleşimlerini bünyesinde barındıran bu toprakları kana ve ateşe boğan zulmü, bir asır öncesinden başlayarak başımıza saran güçlerin, dün olduğu gibi bugün de çözüm istemediğinin farkındayız. Sorunun sebebi olanlar, elbette çözüm istemez. Kriz ne kadar derinleşirse, dallanıp budaklanırsa, onların çıkarları için o kadar iyidir. Krizin başladığı 7 Ekim'den beri yapılan provokatif açıklama ve eylemlerin altında yatan sebep işte budur."

İsrail-Filistin meselesinin daha da büyümesinin, bölgeye barış ve istikrarın gelmemesinin, savaşın karanlık gölgesinin Doğu Akdeniz'in üstünden eksilmemesinin, coğrafyanın kaynaklarından bölgede binlerce yıldır yaşayan insanların faydalanmamasının istendiğini ifade eden Erdoğan, ayrıca kan, zulüm ve gözyaşı üzerinde inşa edilen sömürü düzenin sürmesinin istendiğini, buna itiraz ettiklerini dile getirdi.

- "Bize zorla giydirilen deli gömleğini artık parçalamamız gerekiyor"

Bedelini Müslümanı, Hristiyanı, Yahudisiyle tüm bölge halklarının ödediği sömürü düzenini reddettiklerine dikkati çeken Erdoğan, Mescid-i Aksa'nın Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin ortak ibadethanesi olduğunu, ortak ibadethaneye yetkililerin sahip çıkmadığını, bu yetkilileri arayarak uyarılarda bulunduklarını ve "Birlikte sahip çıkma" çağrısını devam ettirdiklerini anlattı.

Erdoğan, yaşanan her savaşı yeni savaşların, başlayan her çatışmayı daha kanlı çatışmaların izlediği fasit dairenin kırılması gerektiğini belirterek, "Sağduyu ve basiretle hareket ederek, bize zorla giydirilen deli gömleğini artık parçalamamız gerekiyor. Aksi takdirde, canımızla, kanımızla, kaynaklarımızla, geleceğimizle bedel ödemeye hep birlikte devam ederiz. Bunun için yapılması, süratle atılması gereken adımlar bellidir. Öncelikle tüm taraflar elini tetikten çekmeli, derhal ateşkes ilan edilmelidir." ifadesini kullandı.

Hem İsrail'in Gazze ve diğer bölgelere yönelik saldırılarının hem de İsrail topraklarına yönelik füze atışlarının kesilmesi, rehinelerin serbest bırakılması konusunda doğrudan veya dolaylı müzakerelere başlanarak bu konunun hızla sonuçlandırılması gerektiğini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Nedir o, çocukları kafeslere koyuyorsunuz. Bu ne menem akıldır. Böyle bir şey olabilir mi? Çocuk, çocuk. Gazze'deki acil ihtiyaçları karşılamak için hemen bir insani koridor oluşturulmalı, ihtiyaç maddelerinin girişine, yaralıların çıkışına, tahditsiz izin verilmelidir. Biz hastanelerimizi bütün bu yaralıların tedavisi için emre amade kıldık, kılıyoruz. Refah sınır kapısı insani yardımlar için muhakkak sürekli açık tutulmalıdır. İhtiyacın yüzlerce tırla ifade edildiği bir bölgeye gönderilen 20 tırlık yardım malzemesinin, denizde damladan öte hiçbir anlam taşımadığını herkes gayet iyi biliyor."

İsrail'in, Gazze halkına yeterli miktarda insani yardım ulaştırılmasına, yıkıntıların temizlenmesine, sudan enerjiye şehrin altyapısının ayağa kaldırılmasına, hızla geçici barınma alanları ve sahra hastaneleri inşasına engel olmaması gerektiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin sahra hastanesini, jeneratörleri bölgeye gönderdiğini ve gerekli olanların gönderilmesinin süreceğini bildirdi.

- "Haçlı hilal anlayışı bir kenara konmalı"

Ramallah başta olmak üzere bölgede yıllardır süren yerleşimci terörün bir an önce son bulması gerektiğine işaret eden Erdoğan, Filistinlilerin evlerini, arazilerini gasbeden, silahlanıp canlarının istediği sivilleri öldüren ve bunları İsrail güvenlik unsurlarının desteğiyle yapan işgalcilerin suçlarını hiçbir kavramın örtemeyeceğini belirtti.

Erdoğan, teröristin "terörist" olarak yaftalandığı gibi yerleşimci kılıklı veya asker-polis üniformalı hırsızlara "hırsız", katillere "katil" denilmediğinde ve bu kişilere bu şekilde muamele edilmedikçe bölgeye huzurun gelemeyeceğini söyledi.

Savaşın yayılmaması için tüm aktörlerin sorumlu hareket etmesi, bölge dışı güçlerin de İsrail ile dayanışma adına ateşe benzin taşımaktan vazgeçmesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Akıl ve vicdan sahibi diğer tüm ülkeleri, İsrail devletinin aklıselime dönmesi için Netanyahu hükümetine baskı kurmaya davet ediyorum. Bu gelişmeleri bir haçlı-hilal anlayışıyla devam ettirmemenin gereğini hatırlatmak istiyorum. Eğer barışın egemen olduğu bir dünyayı kurmak istiyorsak bu dünyada haçlı-hilal anlayışı bir kenara konmalı aksi takdirde insanlığa yazık olur. İslam ülkelerinin bir ve beraber olarak hareket etmesi, şüphesiz önce ateşkese, sonrasında kalıcı barışa giden yolu kolaylaştıracaktır. Kuruluş amacı Kudüs'ün mahremiyetini ve Filistin davasını savunmak olan İslam İşbirliği Teşkilatından, hiç değilse bu defa, misyonuna yakışır bir etkinlik ortaya koymasını bekliyoruz. Vahdet olmadan rahmet olmaz. Diğer türlü bireysel adımların beklenen etkiyi doğurmadığını, geçmişteki tecrübelerimizle gördük, yaşadık."

Teklif ettikleri garantörlük müessesesini, halihazırda meseleye en azından kısa ve orta vadede gerçekçi çözüm getirmeye yönelik en somut, en tutarlı, en etkili yöntem olarak gördüklerini belirten Erdoğan, "İnsani, siyasi ve askeri varlığımızla Filistin tarafının garantörlerinden biri olmaya hazırız. Bu konuda hüsnüniyet ve irade sahibi ülkeleri bir an önce bu teklifimizi değerlendirmeye, somut adım atmaya, barışa giden kapıları aralamaya davet ediyoruz." dedi.

"Adil bir barışın kaybedeni olmayacağı tespitine gönülden inanan bir ülke olarak, bölgede etkili tüm aktörlerin yer alacağı bir 'Uluslararası Filistin-İsrail Barış Konferansı' düzenlenmesini öneriyoruz." diyen Erdoğan, bu konferansın, son 30 yılda yapılan, Madrid'den Oslo'ya, Şarm el-Şeyh'ten Annapolis'e kadar nice benzer toplantının akamete uğrayan akıbetinden alınan dersler ışığında gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı.

- "Ne bölge halkı, ne dünya böyle bir acıyı, zulmü, kısırdöngüyü hak ediyor"

Garantörlük teklifi başta olmak üzere, daha güçlü, bağlayıcı ve uygulamaya dönük kararlar ışığında atılacak bu tür adımlara, her iki tarafın da ihtiyacı olduğunun altını çizen Erdoğan şöyle devam etti:

"Elbette sorunun asıl çözümü, 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs olan, fiziki bütünlüğe sahip, tüm dünya tarafından tanınan bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kurulmasından geçiyor. Bunun için öncelikle Filistin halkının kendi içinde birliğini ve beraberliğini sağlayarak, yekvücut olarak hareket etmesi şarttır. Filistin halkının göstereceği bu iradeyi tamamlayacak olan, Arap dünyasının bu devletin yaşaması için gereken maddi ve manevi desteği vermesidir. İslam ülkelerinin yanı sıra, aklını ve vicdanını hakikatlere kapatmamış tüm devletlerin arkasında duracağı böyle bir gelişme, İsrail'e de aradığı istikrarı ve huzuru sağlayacaktır. Aksi takdirde bölgede, her saldırıyla, her katliamla, her yıkımla artacak olan radikalleşmenin sonuçlarının nereye varacağını kestirmek mümkün değildir. Ayrıca, sürekli körüklenen bu yangının ne zaman, nereye sıçrayacağı ve nereleri yakıp, yıkıp kül edeceği bilinemez. Ne bölge halkı ne dünya böyle bir acıyı, zulmü, kısırdöngüyü hak ediyor."

- BM ve Güvenlik Konseyi, kendini süratle reforma tabi tutmalıdır"

Her fırsatta dile getirdiği "Dünya 5'ten büyüktür" itirazının, Gazze'deki son gelişmelerle bir kez daha teyit edildiğini aktaran Erdoğan, "Buradan bir kez daha, 'Dünya 5'ten büyüktür' diyerek küresel yönetim ve güvenlik sisteminin adaletsizliği, dengesizliği, etkisizliği konusundaki haykırışımızı tekrarlıyorum. Birleşmiş Milletler ve özellikle de Güvenlik Konseyi, kendini süratle reforma tabi tutmalıdır. Dünyadaki insanların kendilerini, coğrafi ve inanç dağılımı başta olmak üzere, tüm çeşitlilikleri ve dengeleriyle, adil şekilde içinde hissedecekleri bir Birleşmiş Milletler işleyişi ve Güvenlik Konseyi yapısı kurmalıyız." değerlendirmesinde bulundu.

Dünyanın güvenliğini, 5 devletin çıkarlarına teslim eden bir yapının sürdürülebilirliği olmadığını ifade eden Erdoğan, Gazze'de yaşananların, bu açık gerçeğin en son örneği olduğunu söyledi.

Çoğu çocuk binlerce masumun hunharca katlini konuşmaya bile tahammülü olmayan bir sistemi sürdürmekte ısrar etmenin, her şeyden önce insani olmadığını anlatan Erdoğan, "Çocukların hunharca öldürülmesinin hiçe sayıldığı bir yapıyı da kimse ciddiye almaz, kimse peşinden gitmez. Birleşmiş Milletlerin içine düştüğü bu acziyet görüntüsünden derin üzüntü duyuyoruz. İnşallah bir an önce çağrımıza kulak verilir ve gereken süreçler işletilir." diye konuştu.

- "Tüm vatandaşlarımızı mitingimize davet ediyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünkü grup toplantısında, Cumhuriyetin 100'üncü yılıyla ilgili kapsamlı bir değerlendirme yapmayı planladığını ancak Gazze meselesiyle ilgili ülke ve dünya kamuoyuyla paylaşılması gereken mesajların aciliyeti sebebiyle, vakitlerini bu konuya ayırmak mecburiyetinde kaldıklarını belirtti.

28 Ekim'de İstanbul'da yapılacak Büyük Filistin Mitingi'ne kadar bu krizin ateşinin, en azından sönmeye başlamasını ümit ettiklerini kaydeden Erdoğan, "Cumhur İttifakı olarak yapacağımız bu mitinge, mümkün olan en yüksek katılımı sağlamak istiyoruz. Sadece bayrağımızın ve Filistin bayrağının dalgalandığı bir miting gerçekleştireceğiz. Parti bayraklarının olmadığı, Türk bayrağı ve Filistin bayrağının olduğu böyle bir muhteşem mitingle gerek ülkemize gerek dünyaya mesajlarımızı vereceğiz. Buradan, İstanbul'a yakın şehirlerimizde yaşayanlar başta olmak üzere, tüm vatandaşlarımızı mitingimize davet ediyoruz." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Cumhur İttifakı'ndaki diğer ortakları başta olmak üzere Gazzeli mazlumlar için attıkları adımlara destek veren siyasetçilere, sporculara, sanatçılara, basın mensuplarına, sivil toplum kuruluşlarına ve 85 milyonun her bir ferdine şükranlarını sunduğunu söyledi.

Milletin tüm kesimlerinde oluşan bu birlik ve beraberlik ruhunun, en büyük güç ve güven kaynağı olduğunun altını çizen Erdoğan, Cumhuriyetin 100'üncü yılıyla ilgili değerlendirmeleri de 29 Ekim günü yapılacak törenlerde milletle paylaşacağını söyledi.

- Gazze'de hayatını kaybedenler için Fatiha okundu

Öte yandan AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, partisinin grup toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından önce salondaki katılımcıları, Gazze'de hayatını kaybedenler başta olmak üzere tüm şehitler için Fatiha okumaya davet etti.

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.